Deyimler Sözlüğü Aceleye getirmek (dara getirmek) 1. Bir işi gerektiği gibi yapmayıp, zaman darlığından yararlanarak birini aldatmak. Tezgâhtar aceleye getirerek gömleğin defolusunu vermiş. 2. Zaman darlığı sebebiyle gereken özeni göstermemek. Can yoldaşı Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse. Her insanın bir can yoldaşına ihtiyacı vardır. Ayılıp bayılmak 1. Sinir krizi geçirmek, bunalıma düşmek. 2. Birini kendinden geçercesine sevmek, beğenmek. Her kan görüşünde ayılıp bayılıyor. Şart koşmak Bir işin yapılmasını önceden bir şarta bağlamak. Para almadan, vermeyeceğini şart koş ona. Mânâ çıkarmak Yanlış bir yargıya varmak, bir söz ya da hareketten kendine göre bir anlam çıkarmak. Öyle alıngandı ki her sözümden bir mânâ çıkarıyordu. Lafını (sözünü) etmek Bir şey üzerinde konuşmak. Artık lafını etmeyin şu adamın! Edebiyat yapmak Bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek. Edebiyat yapmaya amma da meraklı bir insanmış. Çil yavrusu gibi dağılmak Toplu hâlde bulunan insanların her biri, herhangi bir sebeple bir yana dağılmak. Silâh sesini duyunca çil yavrusu gibi dağılmaya başladılar. Sus payı Bir kimseye bildiklerini söylememesi karşılığında verilen para, susmalık. Tongaya basmak Tuzağa düşmek. Çok kötü bastı tongaya.
Aceleye getirmek (dara getirmek)
1. Bir işi gerektiği gibi yapmayıp, zaman darlığından yararlanarak birini aldatmak. Tezgâhtar aceleye getirerek gömleğin defolusunu vermiş.
2. Zaman darlığı sebebiyle gereken özeni göstermemek.